Komisyon sözcüsü: Bediüzzaman’ın kabri komisyona gelmedi
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Sözcüsü İdris Şahin, “Said Nursî’nin defnedildiği yerin araştırılması komisyon gündemine gelirse bir araştırma söz konusu olabilir” açıklamasını yaptı.
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Sözcüsü İdris Şahin, Said Nursî’nin defnedildiği yerin araştırılması konusunun komisyon gündemine gelmesi halinde değerlendirilebileceğini söyledi. Şahin, gazetecilere yaptığı açıklamada, ”komisyonun Said Nursî’nin defnedildiği yeri araştıracağı” yönünde, bazı basın organlarında yer alan haberleri değerlendirdi. Komisyona henüz böyle bir talebin gelmediğini, ancak komisyon üyesi arkadaşlarının bu yönde bir isteklerinin olabileceğini belirten Şahin, ”Komisyonda gündeme gelirse tabiî ki değerlendirilebilir. Çünkü hiçbir şeye ulaşılmadan net yargılara varmış olmak yanlış olur. Zaten bizim bütün amacımız tarihin karanlık dehlizlerinde kalanları ortaya çıkarmak. 1945 yılında 2007 yılına kadar ne varsa hepsini aydınlığa çıkarmak istiyoruz. Said Nursî’nin defnedildiği yerin araştırılması komisyonda gündeme gelirse, Millî Birlik Komitesi de böyle bir bilgiye sahip ise bu bir araştırma konusu olabilir” dedi.
Yetiştirdiği talebeleri ise Bediüzzaman’ın kabri ile ilgili vasiyeti gündeme getirdi:
Bediüzzaman: Kabrimi hiç kimse bilmemek lâzım geliyor
Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lâzım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum. Çünkü, dünyada sohbetten beni men eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu surette beni mecbur ediyor.
Dostlar uzaktan ruhuma Fatiha okusunlar, mânevî duâ ve ziyaret etsinler. Kabrimin yanına gelmesinler. Fatiha uzaktan da olsa ruhuma gelir. Risale-i Nur’daki âzamî ihlâs ile bütün bütün terk-i enaniyet için buna bir mânevî sebep hissediyorum.
Emirdağ Lâhikası, s. 417
***
“Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lâzım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum. Çünkü, dünyada sohbetten beni men eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu surette beni mecbur ediyor.”
Biz de Üstadımızdan sorduk:
“Kabri ziyarete gelenler Fatiha okur, hayır kazanır. Acaba siz ne hikmete binâen kabrinizi ziyaret etmeyi men ediyorsunuz?”
Cevaben Üstadımız dedi ki:
“Bu dehşetli zamanda, eski zamandaki firavunların dünyevî şan ve şeref arzusuyla heykeller ve resimler ve mumyalarla nazar-ı beşeri kendilerine çevirmeleri gibi, enaniyet ve benlik, verdiği gafletle, heykeller ve resimler ve gazetelerle nazarları, mânâ-yı harfîden mânâ-yı ismiyle tamamen kendilerine çevirtmeleri ve uhrevî istikbalden ziyade dünyevî istikbali hayal edinmiş olmaları ile, eski zamandaki lillâh için ziyarete mukabil, ehl-i dünya kısmen bu hakikate muhalif olarak mevtanın dünyevî şan ve şerefine ziyade ehemmiyet verir. Öyle ziyaret ediyorlar. Ben de Risale-i Nur’daki âzamî ihlâsı kırmamak için ve o ihlâsın sırrıyla, kabrimi bildirmemeyi vasiyet ediyorum. Hem şarkta, hem garpta, hem kim olursa olsun, okudukları Fatihalar o ruha gider.
“Dünyada beni sohbetten men eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu suretle, beni sevap cihetiyle değil, dünya cihetiyle men etmeye mecbur edecek” dedi.
Hizmetinde bulunan talebeleri